2015/2016 // Paris Fashion Week Haute Couture F/W

  Merhaba, sevgili okur. Blog işinde ciddi olduğumu kendime kanıtlamak için zorla yazı yazıyorum. Paris Moda Haftası hakkında yazı yazıyor olabilirim ama hala fashion blogger olmadığım konusunda ısrarcıyım. İstediğimi yazarım kardeşim benim blogum değil mi size ne ?? Hem başka ne yazsaydım Kendall Jenner'ın rekor like alan fotoğrafını mı ? O fotoğraf sayesinde instagramın full kezoluk sevdiğini hepimiz anlamış olduk. Eski rekor, Kim Kardashian ve Kanye'nin düğün fotoğrafıymış, hasetliğinden hemen orasını burasını açar koyar ayyy olan bize oluyor, kendimizinkinden çok onunkini görüyoruz. Neyse, konu Kim Kardashian'ın  poposuna nasıl geldi, bilmiyorum.






Donatella! Mi-mi Bella! I'm a rich bitch, i'm the upper class. Spoiler veriyorum, Viktor & Rolf'dan ve Valentino'dan sonra en çok konuşacağımız koleksiyon Atelier Versace'ye ait. 25.000 orkidenin kullanıldığı runwayden castinge kadar harika bir iş ortaya konmuş. Lara Stone, showu açtı :') Her şey güzeldi, Versace'den böyle bir koleksiyon beklenmedik idi. Daha sonra daha kaç tane defileyi mahvedeceğini bilmediğim Kendall Jenner siyah bir elbise içinde yürümeye başladı ve ne yazık ki düşmedi. Mariacarla, Doutzen, Lara, Sasha gibi model ablalarının yanında basit ve sıkıcı gözüküyordu ki genelde de öyle gözüküyor kendisi. İlk defa Versace'de yürümüş, umarım sonrasında ablası Kim'e kariyerini satın aldığı için teşekkür etmiştir. Bu gözler Versace'de Naomi, Kate, Shalom Harlow gördü, Kendall Jenner kim ? Neyse, yine koleksiyonlardan daha çok Kendall Jenner hakkında konuştum. Kısaca pastelin ölmediğini gördük, bütün modeller fairy gibi süzüldüler. Ayy şu elbiselerden birini de ben giyseydim ne olurdu :( Bugün Gianni Versace'nin ölüm yıldönümü ona da burdan rest in peace diyelim.







Chanel her zaman olduğu gibi çok...Chanel ? Karl Lagerfeld, bütün parayı dekorlar ile harcayıp her yıl aynı koleksiyonu önümüze koyuyor, sadece saçlar ve ayakkabılar değişiyor. Chanel mi yoksa Elie Saab mı size daha çok dejavu yaşatacak, bahislerinizi oynamayı unutmayın. Karl neden Chanel'den bu kadar nefret ediyor, anlamış değilim, ne zaman kedisi ile evlenip moda dünyasından elini ayağını çekeceği de merak konusu. Fendi'de yaptıklarından sonra Chanel'de yaptıklarına bakınca insan hayret ediyor. Resmen Chanel'e üvey evlat gibi davranıyor. Coco olsa onu öldürürdü. Rita Ora, Kristen Stewart yürütmek, Kendall Jenner'a gelinlik giydirmek ne demek ? Önce Cara sonra Kendall. Sırada ne var Gigi Hadid mi ? O kadın Chanel Métiers d'Art'tan daha ağır. Ay, Karl Garfield yüzünden migrenim tuttu, SIRADAKİ!






Dejavu demişken Elie Saab'ı da aradan çıkarmak istedim. Ramazanda aldığınız kiloları Elie Saab diyeti ile kolayca verebilirsiniz. Elie Saab diyeti; Elie embroidery yapmayı bırakana kadar yemek yemiyorsunuz.
Söyleyecek bir şey yok. Büyüleyici mi büyüleyici, masal gibi mi masal gibi, giymek için ölüyor muyum ölüyorum ama sadece ilk gördüğümde. 1242 kere üst üste aynı şeyi görünce o büyüleyicilik kalmıyor. Bazı elbiseler Rodarte'i andırıyor ki o elbiseler dışında da farklı bir şey yok. Bu bloggerlık müthiş olaymış, Karl Lagerfeld'e, Donatella Versace'yi filan eleştiriyorum, süper!








İşte hakkında konuşmak istediğim tek koleksiyon. Sonunda farklı bir şey. Viktor & Rolf, Jean Paul Gaultier'in adımlarını takip ederek haute couture'e odaklanmak istediler. Bu showları da modanın nasıl giyinilebilen bir sanat olduğunu gösterdi. İnsanlar hala couture'ün anlamını sorgularken, Viktor ve Rolf kısaca; modanın sadece alamayacağın kadar pahalı kıyafetlerle ve trendleri takip ederek güzel görünmenin bir yolu olmadığı gösterdi. Modanın da en az mimari ve müzik kadar sanat olarak sayılması gerektiğini vurguladı. Eğer tablolarda milyonlarca para harcayacaksan neden kıyafetlerde de harcayamayasın ? Kıyafetler kadar showun işleyiş şekli de ilgi çekiciydi. Viktor ve Rolf modellerin giydiği bu giysileri daha sonra tablolar gibi duvara astılar. Duvarda asılı olan giysiler ise show ilerledikçe 17. yüzyılın Dutch Golden Age tablolarını oluşturmaya başladı. Bu ilgi çekiciydi çünkü sanat denince insanların aklına genelde tablolar geliyor, duvarda asılı olanlar ise tablolar değil giysilerdi.  Sonuç; harika, Palais de Tokyo'nun duvarları artık daha dolu. Beklenmedik, zekice bir sürprizdi. Bir çok insanın moda hakkındaki görüşünü değiştirdiğine inanıyorum. Moda, giyilebilen bir sanattır.





                                                                   
Dior, covered-up'ın seksi olup olamayacağını sorgulayanlara iyi bir cevap oldu. Parıltılı, cut-out platform sandalları ise harikaydı. Dior etkileyici değildi ama kötü de değildi. Raf Simons'ın elinden kötü bir şey çıkacağına da inanmıyorum. En azından geçen yıla göre daha az embellishment kullanmış.





Paris genellikle Haute Couture showlarına ev sahipliği yaparken Valentino'nun günümüzdeki tasarımcıları Maria Chiuri ve Pierpaolo Piccioli tasarımlarını Valentino Garavani'nin yarım yüzyıldan uzun bir süre önce couture evini kurduğu Roma'da görücüye çıkardılar. Tasarımcıların ilham kaynağı ise Roma'nın kendisiydi. Siyah kadife elbiseler, Roma taçları, yere kadar uzanan pelerinler ve gladyatör sandallar her yerdeydi. "Roma biraz karanlık ve kötü." diyen Piccioli, siyah elbiselerin önemini açıkladı. Kırmızı ve altın diğer iki anahtar renkti. Dantel ve tül ise her zaman olduğu gibi markanın inceliğini yansıttı.





Elsa Schiaparelli'nin şok edici pembesini referans alarak. Armani Privé showu için  "Şok edici." diyebiliriz. 
Show pembe ceketler ve siyah kadife pantolonlar ile başladı; yeşil, mavi ve morun farklı tonları ile devam etti. Modellerin bana punk'ı hatırlattığı kısacık ve dağınık saçları vardı. Şovun sonlarına doğru her şey daha büyük ve daha parlak bir hale gelmeye başladı. Her anahtar renk ve kumaş birleşmeye başladı. Siyah elbiselerin bazıları kürklerin altında boğuluyordu, bazıları ise parlıyordu. 









Her sezon olduğu gibi bu koleksiyonda da Giambattista Valli'nin stili açıkça belli edilmişti. Tüller, tütüler ve tüyler bize volume'ün önemini hatırlattı. Şov devam ettikçe o tüller de uzadı. Ve Valli'nin zariflikten ve feminenlikten ödün vermeden ortaya çıkardığı, klasik pantolon ve elbise kombinasyonunu unutmamak gerek.






Dürüst olmak gerekirse Chanel'i gördükten sonra Fendi'den umudu kesmiştim sadece kürk için heyecanlıydım. Ama her zaman olduğu gibi Fendi için Karl > Chanel için Karl. Bütün gün o kürklerin içinde Cruella de Vil gibi dolaşmak istiyorum. Efsaneliğini son zamanlarda bir tek Fendi'de görüyoruz Karl amcanın. Kısaca Azzedine Alaia'nn da dediği gibi; "I don't like his fashion, his spirit, his attitude. Karl Lagerfeld never touched a pair of scissors in his life."

Paris Fashion Week bana göre böyleydi. Toplamda sadece 17 siyah modelin yürümesi ise başlı başına tartışılması gereken bir sorun.
Bu yazı olması gerektiğinden daha uzun oldu. Bloggerlık müthişmiş, oturduğun yerden Karl gibi efsane tasarımcılara laf atıyorsun. Büyük ihtimalle birkaç ay sonra silinecek bu yazı şimdilik burada kalsın. You know you love me xoxonajdfbdf

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.