Sezon İncelemesi // Orphan Black

Yılın %85'ini yatarak geçiren, bu yatmanın büyük kısmında da ister yatakta, ister havuz kenarında, ister sahilde, ister küvette, ister battaniye altında yatıp dizi izleyerek geçiren bir embesil olarak dizi izlemenin hayatımda kapladığı alanın büyüklüğünü anlamışsınızdır.
Her yerli diziye önyargılı yaklaştığımdan ve  yarım saatten fazla izlemenin zeka seviyesini düşürdüğüne inandığımdan çoğunlukla yabancı dizileri takip ediyorum ama tabi biz de bekledik İsmail Abi ile, biz de ağladık Poyraz ölünce. Böyle bir ruh hastası olunca sevdiğim dizilerin birer birer parmaklarımın ucundan kayıp sezon tatiline girdiği yaz ayları benim için bilekleri dikine kesme ayları oluyor.

Zaten 10 bölümcük olan Orphan Black'in sezon arasına girmesi, üstelik gelecek sezonun son sezon olacağını öğrenmemle depresyonlardan depresyonlara sürüklendim.



Neden bu kadar underrated olduğunu anlayamadığım canım dizim. Hikaye zor ama kusursuz, Tatiana Maslany'nin oyunculuğu ve güzelliği zaten ayakta alkışlanası-arada diziyi durdurup Tatiana'ya bakıp allahı tebrik ediyorum-; bilim, adrenalin, dram her şey olması gerektiği seviyede tutan, izleyicinin merak ve ilgisini  çekmekte ve tutmakta bu kadar başarılı olan bir yapımın neden daha çok izlenmediğini hala anlayamıyorum. Diziyle henüz tanışmamış olanlara diziyi izlemelerini ve yazının devamını okumamalarını tavsiye ediyorum, hatta başlığa tıklamanız hata olmuş.

Not: Yazının geri kalanı ağır miktarda spoiler, dans, renk ve neşe içerir.


 

Önce izninizle biraz Tatiana Maslany övmek istiyorum. Bir kişinin canlandırdığı klonlardaki karakter çeşitliliği benim 500 kişilik okulumda yok. Kadının olağanüstü yeteneği ile kendi canlandırdığı bir klon yine kendi canlandırdığı başka bir klonun yerine geçse bile onun diğer klon olduğu rahatça anlaşılıyor. Her klonu farklı biri canlandırıyor gibi hissediyorsunuz. Hatta Comic Con'da filan görünce 'aa ekibin yarısı nerede?' diyorsunuz ama ekibin yarısı zaten Tatiana. Gelecek sezon bitecek olmasına en çok Tatiana için üzülüyorum çünkü bu yapımdan sonra nasıl bir projede bu zevki alır, hangi proje onu tatmin eder bilmiyorum.
Sezon finali nedir? Nasıl yapılır? konusunda master degree yapan dizimizin geride bıraktığımız sezonuna dair bu inceleme yazısına  başlamak istiyorum.



Sezonun ilk bölümü Beth'in hayatını anlatan bir flashbackti. Beth'i çok daha iyi tanıdık böylece. Sezonun ortalarına doğru Sarah'nın intiharı düşünürken Beth ile konuşması Kendall'ın ölümünden sonra favori sahnemdi. Beth sanki Sarah'nın ruh ikizi. Dizide anaç karakter Alison olarak yaratılmış olsa da asıl anaçlık bence Beth ve Sarah'da. Ayrıca burdan yetkililere Beth ve Art'ın sevişme sahnesi için teşekkür etmek istiyorum.




Favori klonum olan Helena'yı keşke daha çok görebilseydik bu sezon. Biliyoruz ki ortaya çıksa tüm sorunlar çözüm bulacak. Bir kaç kafa kesmesini beklerdim. Bahçende gülün, kapında kölen olmaya razıyım sevgilim senin. Şu hayatta hayalini kurduğum arkadaş sensin Helena. Hakettiğin klon kardeş benim, öl de ölelim sestrra.



Troublemakerlığıyla, korumacılığıyla, ailesine ve sestralarına olan sevgisiyle, badassliğiyle ve cesaretiyle her defasında yeniden kalbimizi fetheden Sarah'ya tabi ki söz yok. Yaptığını yapmaya devam et aslan!!! (İzlanda'da bile bela bunları bulmuş olsa da artık Sarah'yı; Cal-Michiel Huisman- ve Kira ile mutlu mesut yaşarken görmek istiyorum, özellikle de Michiel Huisman'ı görmek istiyorum, Michiel Huisman'ı her yerde görmek istiyorum.)



Sırada Cosima var. Cosima'nın hastalığını, Daphne için duyduğu aşk ve özlemi, zekasını sık sık gördüğümüz bir sezon oldu. Şu an merak ettiğim tek şey Cosima'nın hastalığına çözümün nereden geleceği. Son bölümdeki Daphne ile kavuşması ise bütün sezon çektiği acılara değerdi.



Soccer mom Alison, Helena'ya olan tavrıyla ortamı biraz gerse de Donnie hapse girene kadar sakin bir başlangıçtı. Alma sestranın ahını! Sarah'yı satacağına o kadar emindim ki satmaması sürpriz oldu. Kısacası Hendrixler için sıradan bir sezondu, diğer klonlar kadar olayların içinde olmasalar da başlarını belaya sokmayı başardılar. "I'm a bitch, i'm a lover, i'm a child, i'm a mother!" Alison Hendrix'in askerleriyiz! Ama en çok Helena'yı seviyoz.

Onca Neolution ve Brightborn çıkmazı içinde Felix ve kardeşi Adele'in sahneleri sinirlerimi bozdu, zaten ortalık karışmış bi dur hele.



Vee baby spice klonumuz ağdacı Krystal.... Klon olduğunu öğrenince 'bunlara mı benziyorum ben? bunlar kıçıma benziyo' şeklinde olmasa da benzeri bir tepki veren Krystal bütün sezon kendi kafasına göre takılsa da sezon finalinin yıldızlarındandı bence.



Mrs. Robot bir klonumuzla tanıştık bu sezon. Buzlu çay seven ve Dolly maskesiyle dolaşan MK geldi gitti, birilerini hackledi, en son Sarah'yı aldatıp gitti. Bir hayırsız daha demiştim ki sestralığını gösterdi.



Son olarak kaşar Rachel var. Bu sezon biraz uslanmış gibi gözükse de güç ve paranın köpeği olduğundan über bitchlik bir şeyler planladığı belliydi. Türlü türlü şerefsizlikler yapabileceğinin farkındaydım ama bu kadarı bana da sürpriz oldu. Beni yak, beni yık, beni vur ama Sarah'ya dokunma(bir de kilo almışsın deme)!!!

Daha fazla uzatmak istemediğim bu yazıya kapanış paragrafı bile yazamayacağım çünkü dizi sezon finaline girdiğinden beri taslaklardaydı.
Amaan neyse bisous chaton!

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.